Allah’ı niçin göremiyoruz?
Bir eserin sanatkârı, varlığı ile o eserin içinde değil; dışındadır. Meselâ: matematik kitabının profesörü, varlığı ile matematik kitabının içinde aranmaz.”Bana matematik kitabının içinde profesörü göster” denilmez. Evet, matematik kitabı, profesörü tanıtır. Fakat o kitap, profesör olamaz. Profesör, o kitabın içinde ilmi ile mevcuttur. Ve o kitap, ilmi ile profesöre şâhittir.
Hem meselâ: sanatlı bir tablo, ressamsız olamaz. Ressam, vücudu ile o tablonun içinde görünmez.Fakat o tablodaki resim, ressamı tanıtır.Şimdi biri dese ki: “Ben tabloda ressamı göremiyorum. Bana ressamı gösterin. Yoksa; ressamın varlığını kabul etmeyeceğim.” Ne kadar komik duruma düşer.
Hem yine meselâ: saati yapan usta, varlığı ile saatin içinde değil, dışındadır.”Saatin içinde saatçiyi göremiyorum. Öyleyse bu saati, bir saatçi yapmamıştır” demek; ruh ve akıl hastalığına işarettir. O saat, kendisindeki sanat ile saatçiyi tanıtır.
Aynen öyle de; şu muntazam kâinatın sanatkârı olan Allah, varlığı ile kâinatın içinde değil, dışındadır. Kâinattaki nihayetsiz intizam, ölçü, denge ve ölçülü düzgünlük; sonsuz bir ilim, irade ve kudret sahibi Allah’ın varlığına delil olur.Ve Allah, kâinatın her yerinde her mevcudunda , ilmi, iradesi ve kudreti ile görünür, tanınır, bilinir….