Başkan Erdoğan’la neleri öğrendik?
Son yıllarda olan biten tüm olaylar ve ortaya çıkan tüm gelişmelerden neler öğrendik bi bakalım.
Türkiye’nin bağımsız ve özgür bir ülke olmadığını öğrendik.
CHP’nin sadece bir parti olmadığını öğrendik.
Sanatçıların sanatçı olmadığını,
Gazetecilerin gazeteci olmadığını,
Bilim adamlarının bilim adamı olmadığını öğrendik.
Tam bir asır boyunca ülkemizi, Türklerin değil Selanik’ten ve Bulgaristan’dan ülkemize göçen Sabetayist Yahudi göçmenlerin yönettiğini,
Ülkenin en kıdemli mevkilerinde ve yönetim mekanizmalarında bu Sabetayist göçmenlerin görevlendirildiğini,
Eğitim sistemimizin Yahudilerin elinde olduğunu,
Bu ülkede belli mevkilerde görev almanın başarıya değil aile kütüğüne bağlı olduğunu öğrendik.
Milli bayram diye bize kutlattırılan bayramların Avrupa ülkelerinde kutlanmadığını, bu türden bayramların sadece Müslüman olan ülkelerde birilerini ve bi sistemi bize şirin göstermek adına kutlattırıldığını öğrendik.
Eğitim sistemimizde bizlere üretim değil tüketim toplumu olmayı aşıladıklarını öğrendik.
Bize raflarda tükettirdikleri ürünlerin tamamının kimyasal olduğunu,
Raflardaki ürünleri üreten ve sağlığımızı bozan firmalarla sağlığımızı düzeltmek için kurulan ilaç firmalarının aynı siyonist yapının firmaları olduğunu,
Paramızın üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Merkez Bankası değil Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yazdığını,
Ve bizim milli bankamız olarak bildiğimiz Merkez Bankası’nın aslında hiçbir zaman bize ait olmadığını, 3 tane siyonist ortağının daha olduğunu öğrendik.
Sanayimizin tamamının Yahudilere ve hıristiyanlara bağlı olduğunu,
Türkiyenin üretim değil tüketim ve antrepo ülkesi olduğunu öğrendik.
Ordumuzun ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın siyonist Yahudilerin ve İngilizlerin İstilası altında olduğunu,
Kanunlarımızın İsviçre’ye, harflerimizin Latin ülkelerine, kılık kıyafetlerimizin batılı ülkelere ait olduğunu öğrendik.
Tarih diye anlatılan yalanların aslında İngilizlerin yazıp cahillere ezberlettiği masallar olduğunu öğrendik.
Lozan’ın bir başarı değil tam bir hezimet olduğunu öğrendik.
Harf inkılabının çağdaşlaşma adına değil… tarihimizle bağımızı koparmak için yapıldığını öğrendik.
Kılık kıyafet inkılabının insanlara özgüven kazandırarak yeryüzünde kibirle yürümelerini ve islamiyetten uzaklaştırmak için yapıldığını öğrendik.
Deniz kenarlarında ve en kallavi mekanlarda zengin olanların değil sabataist Yahudilerin ve Ermenilerin yaşadığını,
Medya sistemimizin tamamen siyonist Yahudilerin güdümünde olduğunu,
Sanatçı, gazeteci, veya medyatik olmak için ve bu işten para kazanmak için mutlaka ve mutlaka siyonist Yahudilerin kurduğu sistemin yöneticilerine belli sözler verilmesi gerektiğini, aksi takdirde ne kadar başarılı olursanız olun sizin medyayı kullanmanıza izin verilmediğini öğrendik.
Derneklerin ve vakıfların Yahudilerin ve İngilizlerin istilası altında olduğunu,
Bu ülkenin insanlarının en güzel dinle kandırıldığını anlayan Yahudilerin dini cemaat kisvesi altında yapılar kurarak İslamiyeti içeriden tahrip ettiğini,
Yani Ahmet’in Ahmet olmadığını, Mehmet’in Mehmet olmadığını, Ayşe’nin Ayşe Fatma’nın Fatma olmadığını, bizler Erdoğan’dan sonra öğrendik.
Yani anlayacağınız Erdoğan sadece bu ülkenin Başkanı değildir. Aynı zamanda MASKELERİ DÜŞÜREN ADAMI’dır.
Bu yüzden Erdoğan’a DİKTATÖR diyorlar ve onun gitmesini istiyorlar. Evet Erdoğan gerçekten diktatördür çünkü onların kurduğu düzeni yerleyeksan etti. Peki bunu tek başına mı yaptı..? Tabii ki hayır. Milletimiz, milli derin devletimiz, Erbakan, Erdoğan, Bahçeli, milli ve yerli siyasetçilerimiz hep beraber bu işi başardı. ve asra yemin olsun ki, bu saatten sonra çark etmek gibi bir niyetimiz yok. Onu bu kutlu yolda yalnız bırakmak ülkeye ihanettir. İhanet edenlerden olmayacağız..
Allah Reisimizin ve dahi bütün DEVLET adamlarımızın yardımcısı olsun.