İttihatçıların 31 Mart Olayında Yıldız Sarayı soygunu ve hırsızlıkları

Abdülhamid’i tahttan indirdiler, Taşkışla’da 3 bin Osmanlı askerini şehit ettiler. Camilerde sokaklarda katliam yaptılar. Abdülhamid’in atı Ferhan’ı da alıp gittiler.

Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra kutlama yapan İttihat Terakkiciler, Ermeniler, Rumlar… Açılan bayraklar olanı biteni anlamak için yeterli.


31 MART 1909 / YILDIZ SARAYI YAĞMASI… HAREKET ORDUSU’NUN BİLEŞENİ BULGAR TERÖRİSTLER CEPLERİ OSMANLI ALTINI DOLU MAKEDONYA’YA DÖNDÜLER.


29 Nisan 1909. Yıldız Sarayı yağmalandı. Yağmaya, Abdülhamit düşmanı İttihatçı teröristler / haydutlaşmış genç Türk subayları ile beraber İstanbul’a getirdikleri Bulgar Komitacılar da katıldı. 4 bin Bulgar haydutun her biri zengin oldu. İttihatçı teröristler, hem katil hem hırsızdı.

Pişman ittihatçı Rıza Tevfik, 31 Mart’ı anlatıyor: “Yıldız Sarayı’nı biz soyduk. Sini sini pırlanta, elmas, mücevherler İttihad ve Terraki Merkezi’ne nakledildi”

“BİZ GÜNAHKARIZ… HANGİ İRTİCA, HANGİ SULTANHAMİD’İN TERTİBİ? 31 MART’I BİZ YAPTIK. İTTİHAT TERAKKİ YAPTI. ALLAH BİZİ AFFETSİN..”

29 Nisan 1909. Abülhamid, önceki gün tahttan indirildi ve Selanik’e hapse gönderildi. O dönemin önemli bir tanığından dinleyelim 31 Mart’ı. Bakalım nasıl anlatıyor:

Avukat Abdurrahman Şeref Laç, bir heyetle birlikte hukuki bir mesele için Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde yatmakta olan Rıza Tevfik’i ziyaret eder. Yanlarında bir de hakim bulunmaktadır. Ondan izin alarak Rıza Tevfik’ten 31 Mart’ın iç yüzünü anlatmasını isteyen avukat Laç, kendisinden aşağıdaki cevabı aldığını aktarmıştır:

“Hakim Bey! Hakim Bey! Biz günahkârız, günahkârız, günahkârız! Hangi irtica, hangi Sultan Hamid’in tertibi? 31 Martı biz yaptık, biz! İttihad ve Terraki Fırkası yaptı! Allah bizi affetsin! Allah bizi affetsin! Allah bizi affetsin! Sultan Hamid isteseydi bizi derhal tenkil ederdi.[bastırırdı.] Fakat yapmadı. Merhameti mani oldu. Kan dökülmesini istemezdi. Ama biz döktük(…) Cinayetler işledik.(…) Allah bizi affetsin! Evet biz yaptık, sonra Sultan Hamid’i tahttan indirdik ve Yıldız’ın hazinesi soyuldu. Tepsi tepsi, sini sini pırlanta, elmas, İttihad ve Terraki Merkezi’ne nakledildi. Ama kapanın elinde kaldı kimseye yaramadı… Hakim Bey, Allah bizi affetsin, günahımız çok büyüktür. 31 Mart uydurma ihtilâli hazırlandığı zaman ben Talât Bey’e bundan kaçınılması lâzım geldiğini söyledim. Beyhude yere kardeşkanı dökülmesinin ne büyük cinayet olduğunu anlattım. Aldığım cevap şu oldu: Ne yapalım Rıza Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin paraya ihtiyacı var. Bu ihtiyacı ancak Yıldız Sarayı’nın zenginliği ve oradaki hazine karşılayabilir”

31 MART 1909 / YILDIZ SARAYI’DAN SONRA SARAYIN KADINLARINI DA SOYDULAR. ÇIRILÇIPLAK BIRAKTILAR, KULAKLARINDAKİ KÜPELERİ PARMAKLARINDAKİ YÜZÜKLERİ ZORLA ALDILAR…

Sultan Vahideddin’in eşi Nazikeda Kadınefendi’nin nedimesi Çerkes Prensesi Leyla Açba anlatıyor:

28 Nisan (1909) Çarşamba günü sabah erkenden gözü dönmüşler (Hareket Ordusu askerleri ve Bulgar teröristler) Sarayı bastı. Tüm Saray erkânını Saray’dan çıkartmak için üzere karar almışlar, bütün kadınları muayene ettikten sonra serbest bırakıyorlardı. Saraylı hanımların yanlarında küçük bir çanta dahi götürmelerine müsaade etmiyorlardı. Asiler, hepimizi Küçük Mabeyn’de topladılar. Bu köşkte annem ve halam ile karşılaştım. Annem ağlıyordu. Bir yandan da Zat-ı Şahane’nin Selanik’e gönderildiğini, teyzesinin de onunla beraber gittiğini anlatıyordu. Bütün kadınlar odalara sokulup, kıyafetlerinin altında mücevherat saklı olup olmadığı kontrol edildiler. Daha sonra annem, halam, ablam, iki genç kız ve ben, muayene odasına alındık. İçerde orta yaşlı dört kadın vardı. İçlerinde en şık giyimli olan annemin kolundan tutarak:- Çıkar şunu, siz de çıkarın! Haydi, haydi acelemiz var, diye sert bir tavırla bağırdı…Daha sonra dışarıda tam saray kapısına vardık ki etrafımızı kötü bakışlı genç adamlar çevirdi?Peki, sonra ne oldu?…

Kaynak: Leyla Açba, Bir Çerkes Prensesi’nin Harem Hatıraları

İttihatçıların hepsi ama hepsi hırsızdı. 2’nci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte İttihatçılar soygunlara başlamıştı zaten. Bir bakıma perşembenin gelişi çarşambadan belliydi…

İTTİHATÇI HAYDUTLAR, SERASKER ALİ RIZA PAŞA’NIN100 BİN LİRASINA (BUGÜNÜN PARASIYLA 820 MİLYON LİRA) DAHA 1908’DE SİLAH ZORUYLA EL KOYDULAR

Avcı taburlarının isyanını bahane ederek İstanbul’u işgal eden ve 27 Nisan 1909’da Abdülhamid’i tahttan indiren İttihatçılar soygunlara o gün mü başladılar? Hayır. Soygunlar daha meşrutiyet’in ilanıyla birlikte başlamıştı.

İstanbul eski milletvekili Süreyya İlmen anlatıyor: “(Babam) Serasker Ali Rıza Paşa, 17 sene süren seraskerliği sırasında 200 bin lira (1 lira=1 altın hesabıyla bu günün parasıyla 1 milyar 640 milyon lira) kadar nakitle, 100 bin liralık irat ve akar sahibi olmuştu. Bu 200 bin liralık nakdin 100 bin lirası Bank-ı Osmani’de bulunuyordu. İşte bu parayı Pançiri Bey vasıtasıyla haber alan ittihatçılar bir gün, amca dediğimiz piyade reisi Cemal Paşa’nın oğlu Şevket Bey’i babama göndererek, bu paradan 25 bin lirasını istemişlerdi. Babam: “Bu parayı alnımın teriyle biriktirdim” diyerek bu talebi reddetti. Ben, “Aman babacığım ne yapıyorsun. İttihatçılar büyük bir hizmet gördüler. Kazandıkları meşrutiyet sayesinde hepimiz hür ve serbest yaşıyoruz; müsaade ediniz de gidelim, pazarlık edelim; belki 10 – 15 bin liraya indirebiliriz; çünkü onların da şu sıra herhalde paraya ihtiyaçları vardır” demiştim. Babam yine “şu sıra olmaz” deyince ses çıkaramamıştım. İşte ondan sonradır ki ittihatçılar geldiler. Vaniköy’deki yalıdan babamı aldılar. Bekirağa Bölüğü’ne götürdüler. 25 bin lira değil, tehdit altında Bank-ı Osmani’deki parasının tamamını yani 100 bin lirasını aldılar. Babam tekrar yalıya geldi. 31 Mart’ta tekrar babamı aldılar. Bekirağa Bölüğü’ne götürdülar. Ondan sonra Midilli’ye sürdüler…”Not: Serasker Mehmet Ali Rıza Paşa Sultan Abdülmecit döneminin müşirlerindendir. Zenginliği, azameti ve halk arasındaki ünü ile Cihan Seraskeri idi. Sultan Abdülhamid döneminde serasker ünvanını almıştır. Çeşitli savaşlarda bulunmuş olan Rıza Paşa 1909 yılındaki II. Meşrutiyet sonrası görevinden alınmıştır. Şaşkın oğlu Cumhuriyet döneminde CHP’ye katıldı. Ne salaklar var…

Kaynak: Süreyya İlmen. Zavallı Serbest Fırka, CHP’nin Kapattırdığı Parti, sayfa 47

Yaşar Gören

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir