Köylünün Ankara’ya girişini yasakladılar

Cahiller ve puta tapmaktan beyni devre dışı kalmış zavallılar bilmez !
Atalarınız 1946 yılına kadar köylüyü ‘Görüntü kirliliği ‘ yaptığı gerekçesiyle Ankara’ya sokmadı.
CHP bir dönem fakir halkı Ankara’ya sokmamıştı.

İttihat Terakki ve 1912 seçimleriyle başlayıp cumhuriyet döneminde CHP ile devam eden zihniyetin adı tek parti. Halkın eşekle, şalvarla meydanlara giremediği, tahta kaşık yapıp satmanın yasak olduğu yıllar.

Aşık Veysel de yamalı elbisesinden dolayı Ankara’nın merkezine alınmamış

Köylüyü Ankara'ya sokmadılar

Aşık Veysel’in torunu Halil Süzer anlatıyor: “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbisesi de yamalıydı. Ayakkabı olarak çarık giyiyormuş. Hatta çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliğinin getirdiği durum bu. Zabıta polisleri onu Ulus’tan atmışlar” derken onun Atatürk’ü ziyaret etmek istediğinden falan söz etmiyor. Bu kılıkla sokakta görünmesine izin verilmeyen insanın köşke alınamamasında da şaşılacak bir şey yok zaten. Ancak o yılların Ankara’sında yaşayan herkesin maruz kaldığı muameleydi bu.

Başkent Ankara’nın en merkezi bölgesi olan Ulus Meydanı’na çarıkla, şalvarla ve merkeple girilemeyeceğinin belediyece yönetmeliğe bağlandığı, çarşı pazarda tahta kaşık satılmasının ‘Ormanları koruyoruz’ denilerek yasaklandığı dönemdir bu.

Soyadı meydanlara verilen Nevzat Tandoğan bu yaşananlarda büyük rolü bulunmaktadır

Görev yaptığı sürede: ülkede, tek parti yönetimi hüküm sürmektedir. Kendisi ise, despotluğu ve hukuk tanımaz davranışları öne çıkmıştır. Şehirde, evlerdeki en basit hırsızlık olaylarından kaçak inşaat girişimlerine kadar her türlü kanunsuzlukla ilgilenirdi. Şehirde sarhoş dolaşanlara bizzat müdahale ettiği görülmüştür. Birçok konudaki sanıkları, mahkeme salonlarından önce, kendi makamına getirip dinler ve mahkeme öncesinde, kendine göre karar oluştururdu.
Bir diğer uygulaması ise: sözlerinin içinde bulunmaktadır. 3 Mayıs 1944 tarihinde tutuklanarak huzuruna çıkarılan Osman Yüksel Serdengeçti için söylediği sözlerdir. Bunlar “Ulan öküz Anadolulu. Sizin milliyetçilik, komünizm ile ne işiniz var. Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse, onu da biz getiririz. Sizin iki göreviniz var. Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağırıldığınızda askere gitmektir” Bu sözlerin arkasında: bütün yetkinin sahibi olduğunu düşünen, kendisini devlet sayan bürokratik anlayış bulunmaktadır. Yazının başında da söz ettiğim gibi, bu sözler, aynı zamanda Nevzat Tandoğan’ın despot anlayışını ortaya koymaktadır.

Bunun dışında: yine aynı dönemde, Kastamonu şehrinde zorunlu ikamette iken, Isparta şehrine sürgün edilen ve bu yüzden Çankırı üzerinden Ankara’ya getirilen Said-i Nursi’yi, 13 Ekim 1943 tarihinde makamına getirterek, zorla “şapka” giydirmeye çalışmasıyla hatırlanır. Bunun üzerine, hiç beddua etmemesiyle tanınan Said-i Nursi’nin, Nevzat Tandoğan’a hitaben “başından bulasın” şeklinde beddua ettiği söylenir. Hatta: intihar etmesini, bu sözler ile bağdaştırılır..

 

Köylünün Ankara’ya girişini yasakladılar” için bir yorum

  • 24 Kasım 2017 tarihinde, saat 23:29
    Permalink

    Köylü milletin efendisiymiş!
    Yersen…

    Yanıtla

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: