Mason localarını M.Kemal mi kapattı 2
M. Kemal Atatürk ve Masonluk konusunda kemalistlerin sık sık tekrarladıkları bir klişe vardır; “Mason localarını M. Kemal kapattı, ama İsmet İnönü açtı.” Yani M. Kemal Atatürk mason değil, hatta mason düşmanıymış, fakat İnönü masonmuş demeye getiriyorlar. Sanki mason olduğu bilinen İnönü’yü Müslüman milletin başına Başbakan yapan M. Kemal Atatürk değilmiş gibi…
Aslında olay çok farklı.
M. Kemal hayattayken masonlar devleti tamamen ele geçirmişti, dolayısıyla işlerini devlet eliyle yürütüyorlardı. Zaten Masonların amacı devleti ele geçirmektir, o dönem devleti ele geçirdiklerine göre mason localarının kapanmasında bir mahsur yoktu. Kaldı ki, mason locaları kapatılmadı, 9 Ekim 1935’te kendi kendilerini fesh ettiler. 9 Ekim’de… M. Kemal’in ve masonların özel anlam yükledikleri 9 sayısını burada da görmekteyiz.
Ancak Batı’nın zorlamasıyla 1946 yılında demokrasiye, yani çok partili sisteme geçilince, Inönü, iktidarı kaybedeceğini anladı. (Nitekim 1950 seçimlerinde kaybetti.) Bu beklenen hezimeti engellemek -engelleyemeyecekse devleti yeniden ele geçirmek- için olsa gerek, mason localarını tekrar açtı.
Dikkat !
Mason locaları 1948’de, yani çok partili sisteme geçildikten sadece iki sene sonra açıldı.
Eğer Inönü sırf mason olduğundan dolayı locaları açmış olsaydı, 1948 senesine kadar beklemezdi; başa geldiği 1938 senesinde veya bir iki sene sonra açardı.
Diğer taraftan, eğer M. Kemal mason düşmanı olsaydı, mason localarını kapatmakla kalmaz (ki kapatmadı), aynı zamanda masonları devlet yönetiminden de uzaklaştırırdı. Mason localarını “zararlı oldukları” gerekçesiyle kapatan birinin, masonları da mahkeme huzuruna çıkarttırması icab etmez miydi? Fakat o tam aksini yaptı… Masonları Devlet yönetimine yerleştirdi.
O halde locaları kapatıp (yani kapatması halinde bile), devlet yönetimine masonları yerleştirmek mason düşmanlığı değil, bilakis; “Masonik Devlet” kurmaktır.
Farzedelim Mason localarını M. Kemal kapatmıştır, peki bu durum onun mason düşmanı olduğunu mu gösterir? Eğer bu mantıkla hareket edilirse, o zaman M. Kemal’i “Türk düşmanı” da ilan etmemiz gerekecektir. Zira “Türk Ocaklarını” kapatan M. Kemal’den başkası değildi.[1]
İsterseniz bu meseleyi biraz daha açalım…
Mason locaları kendilerini feshetmeden önce zaten birçok dernek kapanmış/kapatılmıştır. Bu süreci başlatan temel düşünce, M. Kemal’in bir demecinde karşılığını bulmaktadır:
“Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki, muayyen(belli) maksatlara erebilmek için maddî ve manevi ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete yöneltmek lâzım gelir… Memleketin ve inkılâbın içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. Aynı cinsten olan kuvvetler müşterek(ortak) gaye yolunda birleşmelidir.”[2]
*
m. kemal atatürk mason localari m. kemal atatürk türk ocaklari aksam gazetesi 26 Mart 1931[2] no’lu dipnotta bahsi geçen demeç: “Aynı cinsten olan kuvvetler birleşmelidir.” (Akşam Gazetesi, 26 Mart 1931, sayfa 1.)
***
Bu konuşmayı izleyen süreç içerisinde önce Türk Ocakları, sonra da Muallim Birlikleri, Kadınlar Birliği ve Mason Locaları gibi dernekler kapanmış veya kapatılmıştır.[3] Bununla birlikte, bakan, milletvekili, vali ve üst düzey bürokrat olan tüm masonlar görevlerinde bulunmaya devam ettiler.[4]
Görüldüğü gibi söz konusu derneklerin kapanması/kapatılması bir “yok etme” değil, tam tersine “devletle bütünleşme”dir. Bu yüzden M. Kemal’in “Masonik Devlet” kurduğunu iddia ediyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, şayet masonları devlet yönetiminden uzaklaştırmış olsaydı, bu durumda M. Kemal’in mason düşmanı olduğunu kabul edebilirdik. Fakat o tam aksini yaptı… Masonları Devlet yönetimine yerleştirdi.
Büyük Üstad(!) Mim Kemal Öke’nin Mason Derneği’nin 1949 yılındaki büyük kongresinde yaptığı ve Türk Mason Dergisi’nin birinci sayısının 12-14’üncü sayfalarında yayınlanan konuşmasında bu konuyla ilgili olarak söyledikleri tezimizi doğrulamaktadır:
“Memleketin siyasi akışları bir an için bizim mesaimizi men etmişti. Bu yalnız bizim değil, Türk Ocakları, Kadınlar Birliği vesaire gibi teşekküllere de teşmil edilmişti. Bu tatili mesai bir kapanış değil, bir ima üzerine olmuştur. Atatürk mason teşekkülü için çok büyük iltifatta bulunmuş, Ankara’daki binaya her yıl 3 bin lira yardım etmişlerdir. Bugün başımızdakiler de aynı yardımda bulunmuşlardır. Atatürk memleketimizi ziyarete gelen tanınmış şahsiyetleri bu lokalde kabul ve ziyaret etmiştir. Mason teşekkülünü Atatürk kapattırmamıştır. Siyasi ahval o zaman böyle bir imayı mecburi kılmıştır.[5]
Masonlar, M. Kemal Atatürk’ün gazetesi Anadolu Ajansı’nda şu bildirgeyi yayınlamışlardır:
“Mes’ul ve maruf (sorumlu ve herkesçe bilinen) imzalar altında Ajansımıza verilmiştir. Türk Mason Cemiyeti memleketimizin sosyal tekamülünü ve günden güne artan muazzam terakkilerini dikkate alarak ve Türkiye Cumhuriyetinde hakim olan demokratik ve cidden laik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek faaliyetine, bu hususta **hiç bir kanun olmaksızın** nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketimizin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halk Evlerine teberruu muvafık (bağışı uygun) görmüştür.”[6]
masonlar kendilerini feshetti, atatürk mason localarini kapatti, m. kemal atatürk mason mu, m. kemal atatürk mason localarini kapatmadi, atatürk mason localarini kapatti gazete, atatürk mason gazete, anadolu ajansi 10 ekim 1935[6] no’lu dipnotta bahsi geçen bildirge…
Ayrıca Şükrü Kaya hükümet adına kamuoyuna yaptığı resmi açıklamada;
“Türk Masonları kendi ** ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu** görerek, kendi teşkilatlarını **kendileri fesh etmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiç bir teşebbüsü ve alakası yoktur.” ** diyerek son noktayı koymuştur.[7]
Son olarak mühim bir ayrıntının altını da çizmemiz gerekir. Kendini fesheden “masonlar”dan kasıt, 1.’den 3. dereceye kadar olan masonların derneğidir. Masonların bildiğimiz 2 teşekkülü vardır. Birincisi, işte bu 1-3 dereceli masonların yönetildiği dernektir ki buna “Büyük Loca” denir. Ikincisi ise 4. dereceden 33. dereceye kadar olan masonların yönetildiği teşekküldür ki, buna da “Süprem Konsey” (Yüksek Şura) denir. Dolayısıyla masonluk, Türkiye’de faaliyetlerini tamamen askıya almış değildir. Sadece 1-3 dereceli masonların derneği kendilerini feshetmiş, üst dereceli masonların yer aldığı “Süprem Konsey” ise hiç kapanmamış ve faaliyetlerine devam etmiştir.[8] Nitekim 1938 yılında 3, 1939’da 1 ve 1940’da ise 6 mason 33. dereceye terfi ettirilmişlerdir.[9]