Rize şapka için bombalandı mı?

Kemalist rejimin, şapka inkılabına karşı çıkan halkı sindirmek gayesiyle Hamidiye kruvazörünü Rize’ye gönderip Rize’yi bombalattığına dair herhangi bir belge ve kaynak olmadığı söyleniyor. Bu hadiseye dair kemalist kaynaklar ve hatta belgeler mevcuttur.

Ancak olmasaydı dahi sırf “Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuz, vergi de vereceğuz” şeklinde o yörede söylenen türkü bile böyle yaygın bir rivayetin kestirilip atılmasına manidir. Rize’nin 1925’te bombalanmasının o dönemin gazetelerinde ve yerel basınında yer almamış olması ise gayet tabiidir.

Zira kemalist rejim baskıcı ve totaliter bir rejimdi. Nitekim aynı sene çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile birçok gazete kapatılmış ve birçok gazeteci de İstiklal Mahkemeleri’ne sevkedilerek ülkede terör estirilmiştir.[1]

Birazdan da göreceğiniz üzere, dönemin Ingiliz temsilcileri, hadisenin yaşandığı günlerde birtakım bahanelerin ileri sürülerek bilgi ve haber akışında kesintiler yapıldığını raporlarında kaydetmişlerdir.

Rize’nin bombalanması ile alakalı ilk kaynağımız Ortadoğu, İslam, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi alanlarında çalışmalar yapan ve eserler veren Gavin D. Brockett‘tir. Kanada Wilfrid Laurier Üniversitesi’nde ders veren Brockett, 1998’de uluslararası saygınlığı malum olan “Middle Eastern Studies” dergisinde neşredilen “Collective Action and the Turkish Revolution: Towards a Framework for the Social History of the Atatürk Era, 1923-38” başlıklı makalesinde, Ingiliz Konsolosluğuna dayandırdığı bir belgeyi kaynak göstererek Hamidiye zırhlısının Rize’yi bombaladığını şu sözlerle ifade eder:

“Huzursuzluk o kadar ciddiydi ki, hükümet ilgili köyleri bombalamak için Rize sahiline bir savaş gemisi gönderdi.

Gerçekten Gavin D. Brockett’in verdiği belge numaralarına bakıldığında Rize’nin Hamidiye gemisiyle bombalandığı görülmektedir.

Birinci belge 1 Aralık 1925 tarihlidir. İngiliz Büyükelçisi Sir R. Lindsay tarafından İngiltere Dışişleri Bakanı Austen Chamberlain’e gönderilen yazıda, “Rize’de bir tür çalkalanma meydana geldiğini, ancak şu anda sadece ‘Hamidiye’ kruvazörünün olay yerine gönderildiğini biliyoruz” denilmektedir.

Kırmızı renkle işaretlediğim yerde Hamidiye gemisinin Rize’ye gönderildiği yazıyor. Siyah renkle işaretlediğim kısımda ise Lindsay’in, o bölgede vazifeli bulunan Mr. Knight’tan aldığını belirttiği 24 Kasım 1925 tarihli mektubundan bir pasaj naklediliyor.

Bu pasajda, hadiselerin yaşandığı günlerde yerel gazetelerin suskunluğa büründüğü, görünüşte kötü hava şartları sebebiyle telgraf akışının tamamen kesildiği, bir gün evvelki Seyr-i Sefain vapurunun alışılmadık bir şekilde mektup getirmediği, sadece birkaç kağıt getirmekle iktifa ettiği ve bunun da şaşkınlığı artırdığı yazıyor.

İkinci belge ise 15 Aralık 1925 tarihini taşımaktadır. Birinci belgeden iki hafta sonrasının tarihini taşıyan bu belgede ise Lindsay’in, Rize’de yaşanan hadiseleri yine o bölgede vazifeli bulunan Mr. Knight‘tan aldığı bilgiler doğrultusunda ve fakat daha geniş bir muhtevayla Dışişleri Bakanlığı’na raporladığı görülmektedir. Dışişleri Bakanı Chamberlain’e hitaben gönderilen bu yazıda, “Hamidiye kruvazörünün Laz köylerini bombaladığı” bildirilir.

Ayrıca bu belgeler haricinde başka kaynaklar da mevcuttur… Rize Tarihi araştırmacısı Süleyman Kazmaz “Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı” tarafından 1994 senesinde neşredilen kitabında bu hususla alakalı olarak şu malumatı verir:

“Bu amaçla Hamidiye zırhlısı Rize’ye gelmiş, Taşlıdere Vadisi’ne doğru top atışları yapmıştı.”

İşte mevzu aslında bu kadar açıktır. Yukarıda verilen bilgilerin farkında olduğu anlaşılan kemalist Ümit Özdağ, inkarı artık kabil olmayan bu mevzuu hafifletmek için olsa gerek, atılan topların “kurusıkı” olduğunu iddia etmektedir: “Rize’deki ayaklanma üzerine Ali Çetinkaya başkanlığındaki İstiklal Mahkemesi Hamidiye Kruvazörü ile Rize’ye yollanmış, mahkeme üyeleri gemiden yapılan kurusıkı topçu ateşinden şehre çıkmışlardır.”

Onlarca sene “belgesi ve kaynağı” olmadığı bahanesiyle inkar edilen bir vak’a hakkında nasıl olur da teferruata ait bir bilgi verilebilir? Hani kaynak yoktu, hani böyle bir şey hiçbir vakit vuku bulmamıştı? O halde kullanılan topların “kurusıkı” olduğunu nereden öğrendiniz? “Istihbarat Teorisi” kitabı yazacak donanıma sahip olan Ümit Özdağ’ın, “yok edemiyorsan, boz!” stratejisiyle hareket ettiği açıktır. Zira aşağıda asker kökenli bir tarihçiden yapacağımız nakilde “kurusıkı” ifadesi hiçbir şekilde geçmemektedir. (Ümit Özdağ, Ordu-siyaset ilişkisi: Atatürk-İnönü dönemleri, Gündoğan Yayınları, İstanbul 1991, sayfa 76)

Son olarak vereceğimiz bu kaynak ise Genelkurmay Başkanlığı Harb Tarihi Dairesi tarafından 1964 senesinde neşredilen “Türk Istiklal Harbi cilt V : Deniz Cephesi ve hava harekatı” isimli kitabın yazarlarından olup, kaleme aldığı çok sayıda eserle Türk Denizcilik Tarihine büyük katkılarda bulunmuş olan Emekli Deniz Albayı Saim Besbelli’dir.

Kemalistliğinde zerre şüphe bulunmayan Saim Besbelli, “Türk Tarih Kurumu” tarafından neşredilen yıllık “Atatürk Konferansları”nın beşinci sayısında yer alan “Atatürk ve Türk Denizciliği” başlıklı makalesinde, Hamidiye gemisinin “ateş açtığını” şu sözlerle ifade eder:

“Rize havalisindeki bir cahiller gurupu, bu kanuna (şapka kanununa) karşı ayaklanarak, bir aralık kasabayı dahi tehdide başladı. Hemen harekete getirilen ve 29 Kasım’dan 5 Ocak 1926 ya kadar bu havalide harekatta bulunan Hamidiye kruvazörü, bu ayaklanmayı kısa zamanda bastırmak suretiyle, tarihi değerini bir kat daha arttırdı. Gece Rize’ye demirleyen geminin, karaya çıkardığı bir silahlı deniz kuvvetini aydınlatan ışıldakları, asileri korkutmaya kafi gelmişti. Ardından geminin açtığı kısa bir ateş ve bundan sonra faaliyete geçen Istiklal Mahkemesinin verdiği cezalarla, mesele kökünden halledilmişti. İstiklal Mahkemesi üyelerinin Hamidiye’nin hatıra defterine yazdıklari şu satırlar, deniz kuvvetinin göreceği çeşitli vazifeleri tebarüz ettirmesi bakımından dikkate değer:

‘İrtica hortlağını Cumhuriyet adaletinin pençesiyle yere vurmak için Rize’ye gittik. Hamidiye’yi, Inkılabın satvetli, kıskanç bir bekçisi gibi, orada bulduk. Kıymetli ve tarihi gemimiz bizi sinesine alarak Giresun’daki vazifemize getirip bıraktı. Inkılabın küçük pürüzlerle karşılaştığı bu günlerde, Hamidiye’nin muhterem ve sevgili kumandan ve zabitanı (subayları) ile tanışmak, hatıralarımızda muhafaza edeceğimiz sevimli ve azimli şahsiyetlerinde bahriyemizin müstakbel inkişafı ve kudretine ait emel ve ümitlerimizi bariz olarak görmek saadetine nail olduk. Hamidiye’ye ebedi selamet ve şeref temennisindeyiz.”

(İmzalar: Başkan [Kel] Ali, Savcı Ali, Üye Kılıçali, Üye Ali, Üye Reşit Galip)

Belgelerle gerçek tarih

%d blogcu bunu beğendi: