Selanik’ten gelen Yahudiler Müslüman Türk yurdunda nasıl gizlendi?

Okuyun Osmanlı’nın nasıl yıkıldığını ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl kurulduğunu öğrenin.


 1000 yıllık Selçuklu/Osmanlı İslam devletinin misyon anlamında son halifesi 2. Abdülhamit handı. 1897 İsviçre’nin Basel kentinde yapılan 1. Dünya Siyonist Kongresinde alınan kararlar doğrultusunda harekete geçen küresel Siyonist çete 2. Abdülhamit hanı tahtan indirmek sonrasında Osmanlı Devletini yıkmak için düğmeye bastı. 2. Abdülhamit hanın tahtan indirilmesi ardından Osmanlının bir ham hayal uğruna 1. Dünya Savaşına sokularak mağlup edilmesiyle birlikte bölünüp parçalanmasında ana etken zihinleri, gönülleri Batı başkentlerinde iğfal edilmiş İttihat ve Terakki ya da Jön Türklerdi!

Selanik

 İttihat ve Terakkinin merkezi Selanik’ti. Selanik, Yahudiler için, “İkinci Kudüs’tü!” İspanya’dan sürgüne yollanan Yahudilere kucak açan Osmanlı’da mültecilerin ikamet etmeleri için adres olarak gösterilen en önemli yerleşim yerlerinin başında Selanik gelmekteydi. Selanik zamanla Osmanlıya yerleşen Yahudilerin merkez üssü konumunda bir kente dönüştü.

 Kabalist Mesih Sabetay Sevi’ye iman etmiş Kripto Yahudi Sabetayist cemaat mensuplarının karargâhı da Selanik’ti! Selanik, Yahudi hâkimiyeti dolayısıyla 18. Ve 19. Asırda Osmanlının gizli başkenti olarak anılmaktadır. Nüfusunun çoğunluğunun Yahudilerin oluşturduğu Selanik’ten mübadele ile ülkemize 380.000 Kripto mülteci göç etti. Türkiye’nin o yıllarda nüfusunun 11 milyon olduğu düşünüldüğünde 380.000 rakamının ehemmiyeti ortada. 

Mübadil Sabetayist Yahudiler ülkemize öz kimlikleriyle değil elbette sahte Müslüman-Türk kimlikleriyle transfer edildiler. Kayıtlara da Müslüman-Türk olarak geçtiler! 

Günümüzde sayılarının 2 milyon civarında olduğu düşünülen bu Kripto Yahudi Sabetayist cemaat mensuplarını milletimiz Müslüman-Türk olarak kendi bünyesinin bir uzvu zannetme gafletine düştüğü için 90 yıldır yıkıcı, ayrıştırıcı, bölücü, tahrip edici her türlü operasyona maruz kalmaktadır! 

İsrail ve MOSSAD kölesi Esed rejimin zulmünden kaçarak ülkemize sığınmış 2 milyon Suriyeli mülteciye yönelik yapılan her türlü kışkırtma, düşmanlaştırma, itibarsızlaştırma hamlelerinin arkasında da işte bu mübadil mülteci Kripto Yahudi Sabetayist cemaat mensupları vardır. 

İttihat ve Terakkinin karargâhı Selanik’ti ve mensuplarının tamamı Yahudi-Masonik kadrolardan ibaretti. 

İttihat ve Terakkinin temeli olan Mason derneklerini birkaç üyesiyle beraber hatırlarsak; Selanik’deki Makedonya Rizorta Locasında İttihatçılar’dan Talat Bey (Paşa), Kazım Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Binbaşı Naki Bey, Manyasazade Refik, Kolağası Kazım Nami, Drama Jandarma Komutanı Hüseyin Muhittin ve Yahudiler’den Ferit Aseo bulunuyordu.

Yine Selanik’deki Veritas Locasının üstadı ittihatçı Emanuel Karasu idi, Yahudi toplumundan Modiyano’nun ve Nissim Masliyah’ın da üyesi olduğu bu locada daha sonra Bahriye Nazırı olacak olan Cemal (Paşa), Faik Süleyman (Paşa), İsmail Canbolat, Mustafa Doğan, Kolağası Dr. Faik, Mustafa Necip yer alıyordu. Talat ve Naki Beyler bu locada da üye idiler. 

Sözde 31 Mart irtica ayaklanmasından Payitahtı kurtarmak ve isyanı bastırmak için İstanbul’a gelen ama ne hikmetse Sarayı kuşatıp 2. Abdülhamit hanı tahttan indiren Selanik merkezli Harekât Ordusunun başı Mahmut Şevket Paşa ve askerlerin de büyük çoğunluğu Kripto Yahudi’ydi. Harekât Ordusunun Kurmay Başkanı da Mustafa Kemal’di! 

İttihat ve Terakki mensubu olup Osmanlının yıkılmasında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda etkin olan Yahudi veya Kripto Yahudi isimleri kısaca bir hatırlayalım. Erbakan şu üç Yahudi’yi asla unutmayın derdi. Theodor Herzl, Emanuel Karasso ve Türk milliyetçiliğinin finansörü aynı zamanda Türk Ocakları’nın kuruluşuna en büyük maddi desteği sağlayan Lazaro Franco!

Diğerlerine gelince… Tekinalp takma ismiyle ülkemize Türkçülük mikrobunu bulaştıran ve Kemalist ideolojiyi imar eden bir Yahudi hahamının oğlu olan Moiz Kohen. Lozan görüşmelerinde İnönü’nün danışmanı sıfatıyla heyetler arasındaki anlaşmazlıkları çözen, 1000 yıllık Selçuklu/Osmanlı İslam medeniyetinin kökünü kazıyan, Siyonist/Haçlı Batı ittifakının gizli sömürgesi şeklinde Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilanını sağlayan İstanbul Başhahamı Haim Naum. Hahambaşı Haim Naum Efendi ile avukat kardeşler Avram ve Aşar Salem Efendi ile Nissim Russo, Nissim Mazliyah ve Samuel İsrael, sözde Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda katkısı, emeği olan diğer ünlü Yahudi şahsiyetlerdir. 

Moiz Kohen’in talebesi ve Atatürk’ün fikirlerinden en fazla etkilendiği kişi Ziya Gökalp. Türk ırkçılığının ideologlarından Yunus Akçura. 

Selçuklu/Osmanlı İslam medeniyetinin yıkılmasında dâhili olan, emeği geçen ve yerine 1923 hile rejimi ve köle düzenini inşa eden politbüro üyelerinin tamamı gizli ya da açıktan Siyonist emelleri olan Yahudilerdi! Hiçbirisinin ne Müslümanlıkla ne de Türklükle uzaktan yakından en ufak bir aidiyeti, gönül bağı, ilgisi ve alakası yoktu. Ama bütün bu gerçeklere rağmen kurulan devletin adı Türkiye Cumhuriyeti kondu!

Kurulan Cumhuriyette bu toprakların ana sahibi, özü olan ve cennet ülkemizi baştanbaşa kanıyla, canıyla susayarak vatan eylemiş aziz milletimize nasıl bir rejimde yaşamak uygun görüldü biliyor musunuz? 

Bunu en güzel gazeteci merhum Uğur Mumcu şöyle tarif ediyor: “Türk ne demektir? Türk vatandaşı kimdir? Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalya ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.” 

Bu gerçekler dolayısıyla, “Yahudiler 20. Asrın ilk yarısında iki tane devlet kurdular: Türkiye ve İsrail” diye yazan araştırmacı Prof. Uriel Heyd’de bir Yahudi’ydi. 

İsrail devleti kurulduğunda ilk Cumhurbaşkanı Chaim Weizman’ın bir konuşmasında “biz Yahudiler 20. yüzyılda Ortadoğu’da yıkılmaz denen devleti yıkarak 2 tane devlet kurduk. Onlara öyle güzel sistem inşa ettik ki Türkler bize Filistin’i vermeyen Abdülhamit’e en az 200 sene daha söverler!” derken sergilediği pervasızlığın altında yatan ana saik Türkiye Cumhuriyetinin örtülü bir Yahudi devleti olarak kurulmuş olduğu gerçeğidir. 

Süleyman Arif Emre de yazdığı, “Siyasette 35 yıl” isimli kitabında, uluslararası bir toplantıda Batılı bir diplomatın, “Dünyada şu 4 ülkeyi Yahudiler tarafından doğrudan yönetilmektedirler: ABD, Fransa, Türkiye ve İsrail” dediğini ve orada bulunan Türk heyetinin bu tanıma itiraz etmediğini aktarmaktadır. 

Ünlü Sabetaycı Yahudi Orhan Pamuk’un Amerika’da bir panelde “Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni biz kurduk” demesi elbette boşuna değil. 

Türkiye Cumhuriyetini kuran derin irade ve üst akıl olan gizli/açık Siyonist Yahudi’lerin yaklaşık 50 yıldır acınası bir halde sürekli feveran edip isyankârı oynamaları, salya sümük ağlayıp durmaları, yıllardır arabesk takılmaları da yine boşuna değil. Çünkü kurucu iradesi oldukları ve bir Yahudi çiftliğine dönüştürdükleri Türkiye göz göre göre ellerinin arasından kayıp gitti! Çiftlikleri var olsun, yıkılmasın, sonsuza kadar yaşasın yaşasın ki bu ülkenin zenginliklerini her daim bu Çıfıt Sabetayist aileler yesin; Müslüman çoğunluk ise köylerde, varoşlarda, kırsal kesimlerde eğitimsiz, cahil, işsiz-güçsüz bir şekilde aç, susuz, ekmeğe muhtaç olarak ilkel bir mağara hayatı yaşasın diye çok büyük mücadeleler verdiler… 

Büyük fedakârlıklar yaptılar… Aşılmaz kalelerinin arkasında olağanüstü bir direniş gösterdiler… Bu uğurda öldüler, öldürdüler… Küresel güç Siyonizm’den aldıkları destek sayesinde her büyük yıkımdan sonra hiçbir şey olmamış gibi yine ayağa kalkmasını bildiler… Direndiler… Her daim bu ülkede en gür ses/seda onlara aitti! 

Aslında dünya tarihine geçecek bir organize kabiliyetine ve her alanda yetişmiş söz sahibi güçlü, yırtıcı, iyi eğitimli, itibarlı kadrolara sahiptiler! Ama olmadı! Ne yaptılarsa tutmadı!

Yaşar Gören